umit

Ümit hayattır

“Ağacı yeşil tutmak” deyimini biliyoruz.

“Yeşermek” tabirini de.

Bunların canlı/hayattâr bitkilere atfen kullanıldığını da.

Ama bu, yeşil olmayan bitkinin cansız olduğu anlamına gelmiyor elbette.

N’oluyor mesela? Olgunlaşan başak, başka bir hayat mertebesine geçmek üzere sararıyor. Tanesi un oluyor, ekmek olup insaniyet boyutuna geçiyor; sapı saman olup hayvaniyet boyutuna yükseliyor.

Veya meyvesini verip vazifesini tamamladıktan sonra güzün “kuruyan” elma ağacı, baharda yeniden yeşeriyor. Kışın ölmüyor da, canını gizliyor belki.

Oluyor böyle şeyler hayatta.

İnişler, çıkışlar; bitişler, başlangıçlar vs.

Önemli olan, çıkışa geçemeyecek kadar düşmemek; başlayamayacak kadar bitmemektir.

Yani içinde hep bir acbüzzenebi barındırmaktır.

O acbüzzeneb ümittir.

Ümit hayattır. Candır. Ayakta tutandır. Diri tutandır. Yaşamanın motivasyonudur.

***

Burada bir parantez açalım:

Bu site (layetezelzel.com) İstanbul Düşünce Okulu’ndan önce kuruldu. Bir kaç genç Nur Talebesi, kendilerinin ve arkadaşlarının tefekkürlerini yazıya döküp paylaşmak istediler. Bir tohum ektiler. Yeşerdi.

Sonra bir rüzgâr esti, bir şeyler oldu, İstanbul Düşünce Okulu diye bir mecra açıldı. Layetezelzel oraya ekildi. Biraz meyve verdi. Fakat sonra herhalde güzü geldi ki, yapraklarını döktü.

Aradan bir zaman geçti. Şimdi yeniden yeşerme gayretinde.

Yeşerecek de inşallah. Çünkü ümidini kaybetmeyenlerin elinde.

Parantezi kapattık.

***

İrtibatlı olduğumuz pek çok daire var.

Hanemiz, milletimiz, ümmetimiz gibi. Bir de bunların içinde zaman, olgu ve olaylar düzleminde hem içiçe geçen hem kesişen pek çok daire var.

Muhtelif mecralardan bu dairelerle ilgili enformasyona, yoruma, kanaate muhatap oluyoruz.

Kabul edelim ki, çoğunlukla bu mecralardan yeis akıyor. O akıntıya kapılırsak boğuluyoruz.

Neden? Çünkü Hakiki Fail’i unutuyoruz.

Oluşu, işleyişi, tesiri birilerine, bir şeylere, bir yerlere hamlediyoruz.

Böyle yapınca hem Kadir-i Mutlak’ı görmüyoruz hem de kendi vazifemizden kaçıyoruz.

Ne de olsa olmakta olanın sebepleri hep dışarda/dışımızda.

Oysa ümit sayin, gayretin, şevkin bineği. Ümidimiz varsa cehd ederiz. Yoksa şikâyet ederiz.

Şu soruyu soralım kendimize:

Bugünden çok daha karanlık bir dönemde, 100 yıl önce, Bediüzzaman’a Hutbe-i Şamiye’yi, özellikle de “Birinci Kelime”yi (el-emel) yazdıran motivasyon kaynağı neydi?

“İstikbal, yalnız ve yalnız İslamiyetin olacak ve hâkim, hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak” derken, fantastik bir gelecek kurgusu mu yapıyordu? Yoksa buna gerçekten inanıyor muydu?

İnanıyor idiyse, neye/nereye güveniyordu?

Sanırım cevabını sonraki 50 senede gayretiyle, mücadelesiyle, eserleriyle vermiş oldu.

Toparlayacak olursak; “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz” İlahi emrinin referansıyla, “Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” ayetini pekala ümidiniz olmasa ne ehemmiyetiniz var mealinde de okuyabiliriz kanaatimce.

Ümitvar olunuz! (devamını herkes kendi meşrebine ve ihtiyacına göre tamamlayabilir.)

 

 

Yazıyı Paylaş


Tags :

Bir Cevap Yazın

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>